Türkiye'nin dört bir yanında Ramazan ayı geldiğinde sokaklar davul sesleriyle inlerken, bu geleneği sürdüren en genç isimlerden biri, yalnızca 5 yaşındaki Sıla. Kenarında yaşadığı mahalledeki insanlara sevinç ve coşku getiren Sıla, hem yaşının getirdiği masumiyeti hem de davul çalma yeteneğiyle herkesin dikkatini çekiyor. Sıla’nın hikayesi, sadece bir küçük çocuğun Ramazan sevincini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda bu geleneğin nasıl kuşaktan kuşağa aktarıldığını da gözler önüne seriyor.
Sıla, Antalya’nın küçük bir mahallesinde yaşayan, neşeli ve enerjik bir çocuk. Ailesinin ona hediye ettiği minik davulu ile tanışması, onun hayatında dönüm noktası oldu. Ramazan’ın başlangıcında, Sıla’nın babası ona bu gelenekleri öğretmeye karar verdi. İlk başta yalnızca eğlencelik olarak başlayan bu süreç, kısa zamanda mahalledeki herkesin Sıla’yı davuluyla tanımasına neden oldu. Her sabah sahur vaktinde farz olan, ama çoğu zaman unutulan davul sesi, Sıla’nın azmiyle mahallede yankı bulmaya başladı. Küçük yaşına rağmen, kendine güveniyle sokaklarda dolaşarak oyun oynayan diğer çocuklara neşeli melodiler eşlik etmeye başladı.
Sıla, sadece müziğiyle değil, aynı zamanda kişiliğiyle de dikkat çekiyor. Çocuklar onu çok seviyor, insanların yüzünde bir gülümseme oluşturmayı başarıyor. Mahalle sakinleri, Sıla'nın sabahları davul çalmaya başlamasıyla birlikte, Ramazan’ın ruhunun yeniden canlandığını söylüyor. Sıla'nın sahur vakti davul çalması, komşularının sabah güne merhaba demesinin bir parçası haline gelmiş durumda. Her ne kadar 5 yaşında olsa da, Sıla’nın ritim duygusu ve isteği, büyüklerin bile dikkatini çekiyor. Davulunu eline aldığında, minik parmaklarıyla yaptığı çalışmalar, ona hayranlık uyandırıyor. Ebeveynleri, Sıla’nın bu geleneğe olan sevgisini her geçen gün daha da büyüyerek izlerken, onunla gururlanıyorlar.
Ramazan ayı boyunca ortaklaşa eğlenme ve toplumsal bağların güçlenmesi açısından Sıla’nın yaptığı bu etkinlikler, mahalledeki herkesin kalbine girmeyi başardı. Her ne kadar Sıla'nın hedefleri arasında çok daha büyük hayaller olsa da, küçük yaşının getirdiği masumiyet ve heyecan her gün tazelendi. Sıla’nın davul çalarak insanlara verdiği neşe, Ramazan’ın ruhunu daha da canlandırıyor. Yaşının küçük olmasına rağmen, marifetleri ve yetenekleriyle büyükleri de etkileyen bu genç yetenek, ilerleyen yıllarda kim bilir belki de profesyonel anlamda bu geleneği sürdürecek bir davulcu olacak.
Sıla’nın minik parmaklarının davulda dans etmesinin yanı sıra, yaptığı bu işin kendisine duyduğu derin aşk gerçekten etkileyici. Ebeveynleri, bu yeteneğiyle gurur duymakta ve onu desteklemek için her türlü imkanı sunmaktalar. Ramazan ayını birer birer geçiren mahalle sakinleri ise Sıla’nın yeteneği sayesinde bu yılki Ramazan’ı daha da unutulmaz kıldıklarını düşünüyorlar.
Ramazan, sadece bir ibadet ayı değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, paylaşmanın ve birbirine destek olmanın gücünü ortaya çıkardığı bir dönemdir. Sıla’nın hikayesi, bu değerin nasıl hâlâ yaşatıldığını gösteriyor. “Küçük yaşımda büyük şeyler yapabilirim,’’ diyen Sıla, yaşadığı bu onuru tüm kalbiyle hissediyor. Türkiye'nin en küçük Ramazan davulcusu olarak gündeme gelen Sıla, hayat boyu bu geleneği ailesinden öğrendiği gibi kendisinden sonraki nesillere de aktarmak için elinden geleni yapmaya kararlı.
Hikayesinin bundan ibaret olmadığını bilen Sıla, daha birçok seçeneği keşfetmek ve kendi müzik serüveni için çalışmalara devam ediyor. Sıla’nın hikayesi, umut verici bir ışık yanmaya devam ettikçe, Ramazan’ın neşesi ve sevinci de her yıl artarak yaşamaya devam edecektir. Küçük yaşında büyük fırsatları yakalayan Sıla’nın macerası, belki de bugünün minik davulcusunun ilerideki bir ünlü sanatçının başlangıcı olacaktır. Bu yıl, Ramazan’ın ruhunu sokaklara taşıyan en genç ve en neşeli sesi Sıla’nın geleneğini yaşatacağına dair tüm mahalle halkı hemfikir olarak moral buluyor.